Mis Kokulu Haşhaş Yağının Saçlar Üzerindeki Etkisi
Günümüzde haşhaş denilince akla ilk gelen devletten yetiştirilmesi için izin almak olur. Çünkü farklı amaçlarla ve farklı karışımlarla tüketildiğinde vücuda olumsuz zararlar verebilir. Haşhaşın ve haşhaş yağının faydaları hafife alınmayacak kadar çok ve etkilidir. Haşhaş eski kaynaklara göre Antik ve Sümer döneminden bu yana yaygın olarak yararlanılmaya devam edilmektedir. Günümüzde ise genellikle Uşak, Denizli, Isparta ve Kütahya ilinde üretilerek alıcılarına sunulmaktadır. Soğuk sıkım olarak yağı doğal olarak çıkarıldığında saçlar için vazgeçilmez bakım yağı haline gelmektedir. Ayrıca haşhaş yağı yemeklerde ve sabun yapımında da sıklıkla kullanılmaktadır. Haşhaş yağının içerisinde yer alan doymuş ve doymamış yağ asitleri ve oranları şu şekildedir:
Doymuş Yağ Asitleri;
Miristik Asit 0,05
Palmitik Asit 9,44
Palmitoleik Asit 0,15
Margarik Asit 0,06
Stearik Asit 2,32
Doymamış Yağ Asitleri;
Oleik Asit 15,55 ( Omega 9 )
Linoleik Asit 71,66 ( Omega 6 )
Linolenik Asit 0,59 ( Omega 3 )
Araşidik Asit 0,11
Ekosenoik Asit 0,07
Oranların da haşhaş yağının içerisinde yer almaktadır. İçeriğinde yer alan makul miktardaki omega 6 ve omega 9 yağ asitleri, yüksek orandaki E vitamini sayesinde vücuttaki doku hücrelerini yenilemesi ile bilinir. Ayrıca bağışıklık sistemini güçlendirerek kan dolaşımını düzenleyerek sağlıklı bir vücuda sahip olmanızı destekler. Haşhaş yağının çıbanların bir numaralı düşmanı olduğunu biliyor muydunuz? Vücutta oluşan ve rahatsızlık veren çıbanların üzerine düzenli, devamlı bir şekilde sürülerek çıbanların yok olmasını sağlar. Haşhaş yağı haşhaşın tohum kapsüllerinin içerisinde yeterince bulunur. Haşhaş tohumu bol miktarda demir, bakır, kalsiyum, potasyum, manganez, çinko ve magnezyum içerir. Bu vitaminlerin her biri vücuda gerekli ve alınması gereken vitaminler arasındadır. İçeriğinde yer alan E vitamini cilt sorunları düzelttiği gibi saç için de en değerli olan onarıcı özelliğe sahiptir.
Haşhaş Yağının Saçlarımıza Faydaları:
Saçların sağlıklı uzamasına imkân verir.
Güçlü saç telleri çıkararak saçın gürleşmesine yardımcı olur.
Vücutta bağışıklı sistemini güçlendirip yenilediği için kolaylıkla saçlar sıklaşır.
Kırılgan saçlara iyi gelerek kuru görünümü yok eder.
Saç dökülmeleri için karışımlarda kullanılarak bu sorunu tamamen ortadan kaldırır.
Haşhaş yağından elde edilen saç bakım kürleri ise daha etkili olmaktadır. Eczanelerden ya da aktardan orijinalini temin ederek ev ortamında dilediğiniz kürü yapabilir ve haşhaştan faydalanmaya başlayabilirsiniz. Sizlere haşhaş yağı ile örnek bir saç bakım maskesi tarifi vereceğim.
Haşhaş Yağlı Saç Bakım Maskesi İçin Malzemeler:
Bir çay bardağı ılık su
1 çay kaşığı şeker
3-4 damla haşhaş yağı
Malzemelerini hazırlayıp banyo öncesi saçınıza masaj yaparak uyguladıktan 20 dakika sonra yıkayabilirsiniz. Saçınız artık kozmetik içerikli saç bakım ürünlerinden yıprandı ve bu ürünleri kullandığınızda sonuç vermiyorsa mutlaka doğal yollara başvurularak doğadan yardım almak gerekir. Günümüzde çok sevilen haşhaş bitkisi ve haşhaş yağı ile hem saçınıza hem de cildinize sağlık getirebilir düzenli uygulamada kalıcı sonuçlar elde edebilirsiniz. Unutmayın ne kadar doğal içerikli ürünler kullanılırsanız saçlarınız o kadar doğal özelliğine kavuşarak eski sağlığını kazanır!
baharatlar
12 Ekim 2017 Perşembe
27 Eylül 2013 Cuma
HARDAL TOHUMU
HARDAL TOHUMU
Hardal, turpgiller (Brassicaceae)
familyasından tohumları baharat olarak kullanılan sarı çiçekli otsu bir
bitkidir. On kadar farklı türü olmasına karşın üç ana türü genelde baharat
olarak bilinir ve kullanılır.
0,2-1,5 m boylarında beyaz veya sarı
çiçekli, yıllık otsu bitkilerdir. 10 kadar türü vardır. Türlerinin çoğu Akdeniz
çevresi memleketlerinde yetişir. Bütün Avrupa, Kuzey Afrika ve Hindistan’da
yetişmekte olan hardal bitkisi yurdumuzda da bütün bölgelerde yaygın olarak
yetiştirilmektedir.
Beyaz ve siyah olan hardalın yeryüzünde
yayıldığı bölgelerde aynıdır.
Tohumlar kullanılacağı zaman toz haline
getirilir, öylece veya su ile karıştırılarak lapa yaparak kullanılır.
Tabii ki yemeklerde baharat olarak
kullanımı da herkesçe bilinmektedir.
Bilhassa etle birlikte servis yapılır.
HARDAL TÜRLERİ
Hardalın 4 önemli alt türevi mevcuttur.
Bunlara; Kara Hardal; B.nigra, Beyaz Hardal; B.alba, Aromalı Hardal; B.juncea
ve Yabani Hardal; B.arvensisi sayabiliriz.
SİYAH HARDAL OTU
1-1,5 m boyunda, bir yıllık sarı çiçekli
otsu bir bitkidir. Yaprakları saplıdır. Meyveleri 1-3 cm uzunlukta 2-3 mm
genişlikte, sap üzerine yatık, tüysüz, hemen hemen dört köşeli, kısa sivri
uçludur. Yassı ve köşeli olan meyvelerinde tohumların bulunduğu yerler şişkindir.
Tohumlar kırmızımsı siyah renktedir. Bitkinin Orta Avrupa, Anadolu ve İran’da
kültürü yapılır.
Kullanılan kısımları tohumları ve
tohumlarından elde edilen yağıdır. Bitkinin yaprakları dökülmeye başladığında
meyve salkımları toplanır. Bunlar 15 gün kadar gölgede kurutulduktan sonra
tohumları alınır. Hardal tohumlarında müsilaj, yağ, sinapin, sinigrin isimli
glikozit ve mirozinaz fermenti vardır. Çok eskiden beri tıpta kullanılmaktadır.
Dâhilen hardal tohumu unu az dozlarda midevî, yatıştırıcı ve tarçınla
karıştırılırsa iyi bir iştah açıcıdır. Hâricen yakı, lapa veya banyo hâlinde
romatizma ve bronşitte mevzii tahriş yapmak için kullanılır. Hardal yağı cildi
tahriş eder, onun için sürüldüğü yer kızarır. Hafif antiseptiktir. Dumanı
öksürük ve gözyaşı getirir. En fazla baharat olarak kullanılır. Deriyi tahriş
edip, kızarttığından iç organlardaki kanı dışarıya toplar. Zehirlenmelerde
kusturucu etkisinden faydalanılır. Hardal yakıları bir saatten fazla
tutulmamalıdır. Aksi halde yılancığa benzer büyük şişler meydana gelir. Yakılar
ılık suda ısıtılır. Sıcak su fermentleri tahrip eder. Hardal yakısı, hardal
tozunun kâğıt üzerine yapıştırılması suretiyle elde olunur. Kullanılacağı zaman
ılık suda ıslatılarak hardallı tarafı deriye gelecek şekilde kullanılır.
BEYAZ HARDAL OTU
Beyaz çiçeklidir. Vatanı Akdeniz
çevresidir. Orta Avrupa ve Kuzey Amerika’da da kültürü yapılır. Önemli bir yağ
bitkisidir. Beyaz hardal otunun sarı-kırmızı veya beyaz renkteki olgun
tohumlarından hardal yağı elde edilir. Kullanılışı siyah hardal otu ile
aynıdır.
HARDAL TOHUMUNUN İÇERİĞİ
Hardal tohumunun birleşimindeki maddeleri
önemine göre şöyle sıralayabiliriz; Glikosinolatlar 51-5 arasında olup en
önemlisi %1-1,2 arasındaki Sinigrin (Sinigrosid) teşkil eder. Hardal
tohumundaki Sinigrin ile Myrosinoz enzimi hücrelerin ayrı ayrı bölümlerinde
olmaları nedeni ile birbirlerini etkilemezler. Hardalın ezilmesi ile birlikte
enzim Myrosinoz Sinigrini (Allilglikosinat) parçalar ve ortaya bir eterik yağ
olan Alil hardal yağı (Alilisothyocyanat), glikoz ve potasyumbisülfata
ayrılır. Fenilpropan türevleri; Sinapini
örnek gösterebiliriz. Sinapin kolin-estersinapinasit den oluşur. Tohumların
çillenmesi ile Sinapiosid ve koline parçalanır.
Sabit yağlar %30 oranında olur ve bunun da %80i trigliseritler teşkil
eder. Trigliseritler %40 Erucaasit, %17 Linolasit, %12 Oleikasit, %3
Linolenasit ve çok az miktarda Palmitin ve Sterinasitlerden oluşur.
Tohumlarının %30u proteinler ayrıca %4-6 mineraller ve zamk içerir.
HARDAL TOHUMUNUN KULLANIMI
Türkiye'de hardal yaygın olarak
kullanılan bir baharat değildir. Piyasada bulunabilecek hardal sosları
genellikle yerli veya ithal Amerika tipi hardallardır.
Siyah hardal ya da beyaz hardal
bitkilerinin tohumları ya da bu tohumların öğütülmüş hali baharat olarak
kullanılır. Keskin ve yakıcı bir tadı vardır. Sos olarak ve soslara sarımsı
renk vermek için zerdeçal ile birlikte kullanılır. Bütün haldeki hardal
tohumları turşu salamuralarında, et ve deniz ürünleri pişirmede kullanılabilir.
Lahana turşusu ve yağlı salamuraları tatlandırmak için kullanılır. Hindistan'da
tereyağında kızartılıp patlatılan tohumlar hoş kokuları ile garnitürlerde veya
çeşni olarak yemeklerde kullanılır. Toz hardal da içeceklere ve fırında yapılan
bazı yemeklere katılır.
Kahverengi tohumlar köri hazırlamak için
diğer baharatlarla karıştırılır. Brassica juncea türünden hardal yağı elde
edilebilir. Toz hardal, ızgara sosları, fırınlanmış sebzeler ve yumurtalarda
kullanılabilir. Tatlıdan acıya ve keskin kokuludan yumuşak tatlara kadar hardal
sosları bulmak mümkündür. Et yemeklerinde, özellikle av etlerinden yapılan
yemeklerde, yumurta ve sebzelerden yapılan salatalarda da hardal sosu
kullanılabilir.
Hardal tohumları bütün halde yemeklerde
kullanılabilir. Toz hale getirilmiş tohumlar acı değildirler. Hardal tozları
soğuk su ile karıştırıldığında; kükürt içeren glukozit ve hardal enzimleri
kimyasal reaksiyona girerek karışım 10 dakika içinde acı ve keskin kokulu bir
hal alır. Bu işlemde sıcak su kullanılmamalıdır, sıcak su hardalın yapısındaki
enzimleri bozup yağını uçuracağından acılık ve keskin koku oluşmamasına neden
olur. Hardal tozundaki bu reaksiyonu sona erdirmek için sirke, koruk suyu gibi
asidik malzemeler kullanılabilir.
Hardal sosları yapımındaki önemli nokta
hangi anda reaksiyona son verilmesi gerektiğinin belirlenmesi deneyim
gerektirir. Su ile reaksiyonunu tamamlayan hardal soslarına tatlandırıcı ve
koku verici malzemeler (limon, sirke, bira, şarap, tuz vb.) ilave edilir.
Hardal soslarına renklendirici olarak bazen zerdeçal (turmerik) da eklenebilir.
HARDAL BANYOSU
Temiz bir tülbentin içine 150 - 500 gram
hardal tozu konur.
# Çıkın yapıldıktan sonra banyo suyuna
konur.
# Hardal kağıdı, keten tohumu lapası veya
hardal banyosu 10-15 dakikadan fazla tatbik edilmemelidir.
Hardal kağıdı : Hardal tozunun, kauçuk
mahlülü aracılığıyla kağıda yapıştırılması suretiyle elde edilir.
# Bu kağıt ılık su ile ıslatılıp,
hardallı tarafı cilde tatbik edilir.
Hardal Yağı Kullanımı :
*1 damla Hardal Yağı; bir çay bardağı
dinlendirilmiş su içine damlatılarak günde 2-3 kez kullanılır.
HARDAL TOHUMUNUN FAYDALARI
Hardal Tohumu hazmı kolaylaştırır ve
kabızlığı önler. Göğüs hastalıklarında faydalıdır. Göğsü yumuşatır, öksürüğü
keser, bronşit ve zatürree şikâyetlerini azaltır. Beyne ve karaciğer gibi iç
organlara kan toplanmasında kanı cilde toplamak ve ağrı kesmek için faydalıdır.
Kusturucu özelliği ile zehirlenmelerde kullanılabilir.
Bağırsaklardan su çekerek dışkının
yumuşamasını sağlar ve müshil gibi tesir eder.
* Acı lezzeti sebebiyle iştah açar.
Hardal hazmı kolaylaştırır.
* Haricen hardal lapası, hardal yakısı ve
hardal banyosu şeklinde, tahriş edici olduğundan kanı cilde çekmek ve ağrı
kesmek maksadıyla verilebilir.
* Romatizma ve sinirsel ağrılara fayda
sağlanabilir. Lapa yarım saatten fazla ciltle temas etmemelidir.
* Tozu buruna çekilirse burun
tıkanmalarını açar.
* Göğsü yumuşatıp, öksürüğü keser.
HARDAL YAĞININ FAYDALARI
*İştah açıcı ve hazmı kolaylaştırıcıdır.
*Akciğer zarı iltihabında kullanılır.
*İç organlarda biriken kanı dışarı atar.
*göğüs yumuşatıcı,
*öksürük kesici olarak kullanılır.
HARDAL YAKISI
Hardal yakıları bir saatten fazla
tutulmamalıdır. Aksi halde yılancığa benzer büyük şişler meydana gelir. Yakılar
ılık suda ısıtılır. Sıcak su fermentleri tahrip eder. Hardal yakısı, hardal
tozunun kâğıt üzerine yapıştırılması suretiyle elde olunur. Kullanılacağı zaman
ılık suda ıslatılarak hardallı tarafı deriye gelecek şekilde kullanılır.
HARDAL TOHUMUNUN ZARARLARI
Midesi hassas olanlar,
ülserliler, damar sertliği olanlar,
tansiyon hastaları hardalı kullanmamalı veya az tüketmeye özen göstermeliler.
FESLEĞEN
FESLEĞEN
Fesleğen (Ocimum basilicum),
ballıbabagiller (Lamiaceae) familyasından tek yıllık ve genellikle ılıman
bölgelerde yetişen bir bitki türüdür. Ülkemizde fesliyen, peslan, reyhanotu,
ırıhan ve rahan olarak da bilinir.
Yetişkin fesleğenlerin boyları genellikle
20 ile 60 cm arasında değişir. Renkleri açık yeşilden koyu yeşile kadar değişen
yaprakları yumuşak olup, 1-5 cm arasında uzunlukta ve 1-3 cm arasında genişlikte
olurlar. Soğuğa karşı çok duyarlı olan fesleğen bitkisi, en çok sıcak ve kuru
ortamları sever.
Farklı büyüklüklerde birkaç değişik
şekilleri vardır. Yaprakları kokulu ve renklidir. Fesleğenin yaprakları
çoğunlukla koyu yeşil renktedir. Kıvrık yapraklıdır ve çiçeklerinin kısa
iğneleri vardır, kısa yapraklıdır ve kokusu rezeneye benzer.
Çiçeklenme aşamasında yapraklar ve
çiçekli bölümler toplanır, gölge ve havadar bir yerde kurumaya bırakılır. Daha
sonra ince kıyılır ve hava almayan kaplarda saklanır. Ama saksıda yetiştirilen
bitkinin taze yaprakları her zaman kullanılabilir.
Yemeklerde kullanılmak üzere tarımı
yapılan fesleğenin kökeni Asya'nın dönenceler arasında kalan bölgelerine
dayansa da, günümüzde yeryüzünün öteki ılıman bölgelerine de yayılmıştır.
Bitkinin kullanılan kısımları, taze çiçekli
dalları ve tohumlarıdır.
Fesleğenler, farklı çeşitlerde olduğu
gibi kokuları da farklıdır. Çünkü bu şifalı ot, diğerlerine oranla farklı bir
sayıda temel yağlar içerir. Tatlı Reyhan’ın, eugenolden gelen güçlü bir
karanfil kokusu vardır. Bu kimyasalın kokusu aynı karanfile benzer. Bu
narenciyenin kokusu, limonlu reyhan ve misket limonuna benzer. Afrika mavisi
reyhanda keskin bir nane kokusu vardır. Çünkü içerisinde yüksek oranda camphene
ve nane ruhu vardır. Meyan fesleğeni anethol içerir ve aynı meyanda bulunan
anason kimyasalın verdiği meyanın kokusuna benzer. Ve bu sebeple kimi zaman
fesleğene, anason fesleğeni de denilir.
İçerdiği yüksek antioksidan yağları, K
vitamini ve ağır miktarda kalsiyum ile besin değeri açısından çok zengin olan
fesleğen; uçucu yağ taşımaktadır. Bu yağ içinde estragol, linalol, pinen ve methylchavicol
içerikli eterli uçucu yağ, Cineol, tanen ve flavonlar vardır.
FESLEĞENİN KULLANIMI
Fesleğenden çıkarılan yağ, parfüm ve
haşere ilacı yapımında kullanılır. Fesleğenin yaydığı koku sinekleri uzak
tutar. Fesleğen bitkisi, yerli bir Anadolu bitkisi değildir. Ana vatanı olan
İran dolaylarından gelmiştir. Akşamları açıkta yenilen yemeklerde masaların
fesleğen ile süslenmesi, bebeklerin yanına fesleğen konulması, yaz aylarında
evlerin açık camlarının önünde fesleğen saksılarının olmasının sebebi
fesleğenin yaydığı güzel kokunun yanında sinekleri kovucu özelliği olmasıdır.
Hem taze, hem de kurutularak kullanılan
fesleğen, pişirilerek ya da çiğ yenilen yemeklerde yaygın olarak kullanılır.
Kendisi pişirildiğinde tadını çabuk yitirdiği için, genellikle yemeklere son
anda katılır.
Türk yemeklerinde ve salatalarda baharat
olarak yaygın bir şekilde kullanılan fesleğen, öteki Akdeniz ülkelerinin ve
kökeninin dayandığı güney, güneydoğu Asya ülkelerinin (özellikle de Tayland)
yemeklerinde de önemli yer tutar.
FESLEĞENİN FAYDALARI
Yunanca'da 'kraliyet' anlamına gelen,
binlerce yıldır bir bitkisel ilaç olarak kullanılan fesleğen, günümüzde de en
yaygın sağlık sorunlarıyla mücadele yollarından biri olmaya devam ediyor.
Fesleğen, öncelikle bir aroma artırıcı
olarak bilinmesine rağmen genel sağlık ve birçok hastalıkla savaşta da önemli
bir bitkidir; antiinflamatuar, antibakteriyel ve antistres özellikleri bulunur.
Fesleğen tüketiminin; kalp sağlığına,
ödemlere, DNA hasarına iyi geldiği, gündelik stresle bile savaştığı biliniyor.
DNA hasarına karşı mücadelede son derece
etkilidir. Fesleğen, reyhan ve nane benzeri yapraklar; beta-kariyofilen içerir.
Beta-kariyofilen de; artrit ve inflamatuar bağırsak hastalığı gibi
rahatsızlıkların tedavisinde etkili bir maddedir. Fesleğenin en büyük
faydalarından biri, kişiyi DNA hasarından korumasıdır. Yani, genetik bilginin
depolanmasını korumaya yardımcı olur. DNA; kromozom olarak adlandırılan
işlevsel birimlerdir. Kromozomlar, hücre içinde genetik değişimlere uğrayabilir
ve kanserin büyümesine bağlı DNA mutasyonlarına veya serbest radikallerin
aktivasyonuna neden olabilir.
Yatıştırıcı, gaz söktürücü, mideyi
rahatlatıcı ve sindirimi uyarıcıdır.
Fesleğen öncelikle sindirim sistemini ve
sinir sistemini olumlu etkiler; şişkinlik, mide krampı, kolikler ve sindirim
problemleri kullanım alanıdır. Mide bulantısını yatıştırır ve bağırsak
parazitlerini öldürebilir.
Yatıştırıcı etkisi sayesinde, sinirlilik,
depresyon, gerginlik ve uykusuzluk durumlarında yardımcı olur. Epilepsi, migren
ve boğmacaya karşı da denenmelidir. Geleneksel olarak, anne sütünü arttırmada
kullanılır.
Bitki öz suyu, sinek ve böcek
ısırıklarının tedavisinde doğrudan ısırılan bölgeye sürülerek kullanılır.
Fesleğen ayrıca antibakteriyel özelliğe de sahiptir.
FESLEĞENİN ZARARLARI
Fesleğen otunun zararları yok denilecek kadar az olmasından dolayı
rahatlıkla kullanılabilecek bir bitkidir. Fesleğen yaprağının zararları yüksek
dozda kullanılması ile ortaya çıkar. Hekim önerisi olmadan hamilelik ve emzirme
döneminde kullanılmamalıdır. Fesleğen estragol adı verilen bir madde içerir ve
bu madde kanser tetikleyicidir. O yüzden fazla tüketilmesi önerilmez. Çünkü
fazla miktarda fesleğen tüketimi vücutta etken maddenin depolanmasına neden
olabilir.
Etiketler:
fesleğen,
fesleğenin faydaları,
fesleğenin kullanımı,
fesleğenin yan etkileri,
fesleğenin yararları,
fesleğenin zararları,
fesliyen,
ırıhan,
peslan,
rahan,
reyhanotu
26 Eylül 2013 Perşembe
DEREOTU
DEREOTU
Dere otu (Anethum graveolens), maydanozgiller (Apiaceae) familyasından
ana vatanı Asya olan tek yıllık bir bitki türüdür. Durak otu olarak da bilinir. Ana vatanı
Avrupa'nın güneyi ve Asya'nın batısıdır. Akdeniz havzası kökenli, bir ya da
iki yılIık dayanıklı otsu bitki olup ülkemizde yaygın olarak yetişir. Türkiye'de
de yabani olarak bulunduğu gibi, kültür bitkisi olarak bahçelerde de
yetiştirilir.
Kökleri iğ şeklinde ve beyazımsıdır. 120 cm'ye kadar yükselebilen sap,
yuvarlak beyaz ve yeşil uzunlamasına çizgilidir. Esas yapraklar genellikle 3-4
parçalıdır. Alt yapraklar saplı, üst yapraklar sapsızdır. Yaprak kısmı beyaz
kenarlı, kısa ve ucunda iki kulakçık oluşturur. Kültürü yapılan dereotunun
çiçek salkımı oldukça büyüktür. Ortalama çapı 20 cm'dir. Görünüşü her yana
dağılmış ışınımsıdır. Çiçekler küçük hermafrodittir. Çanak yapraklar dumura
uğramıştır. Taç yapraklar kirli sarı renktedir.
Kendine has kokusu ve tadı ile dereotu Türk mutfağının vazgeçilmez
çeşnilerinden biridir.Genelde salata malzemesi olarak veya yemeklere lezzet
vermesi için kullanılır.
Hem tohumları hem de yaprakları kullanılabilen dereotu tıbbi yönden
vücuda faydalı bazı bileşikleri bünyesinde barındırır. İlaç niyetine
kullanılır.
Dereotunun sapları ve yaprakları zengin E-vitamini deposudur. C-vitamini
bakımından öylesine zengindir ki, miktar olarak E-vitamininin tam on katıdır.
Dereotunun tıbbi bakımından en önemli
bölümü olan tohumları, bileşiminde karvon: limonen adlı maddeler bulunan % 4
oranındaki uçucu yağ ile ayrıca pektin, reçine ve bazı mineralleri içerir. Kalsiyum,
manganez, demir mineralleri bakımından zengindir ve çok iyi bir antioksidandır.
DEREOTUNUN FAYDALARI
Öğünlerden 15 dakika önce 1 yemek kaşığı dolusu taze dereotu
çiğnendikten sonra 2-3 yudum su ile yutulur. Bu kür tiroit hormonlarını
dengeler, sağlıklı çalışmasına yardımcı olur. Küçük nodülleri tamamen yok eder.
Safra ve sindirim suyu salgılanmasını sağlar.
* Mide ve bağırsak gazlarını önler.
* Ağrı ve krampları giderir.
* İdrar söktürür. Vücuttaki toksinlerin dışarı atılmasını sağlar.
* İştah açar.
* Anne sütünü çoğaltır.
* Kansere karşı korur.
* Kıyılmış yapraklarından, tohumlarından yapılan çay sinirlere iyi
gelir. Yatıştırıcı özelliği vardır. Uykusuzluğa iyi gelir. Uyku sorunu olanlar
için faydalıdır.
* Hıçkırığı giderir.
* Hazımsızlığa ve ishale iyi gelir.Doğal bir antiseptik olması
nedeniyle, mikropları öldürerek ishalin tedavisine yardımcı olur.
* Hormonları düzenleyerek, adet kanamalarını düzenler.
* Anti-histaminik özellikleri sayesinde, alerji, hapşırma ve öksürüğe
karşı iyi gelir.
* Ağızda çiğnenen tohumları ağız kokusunu önler. Ağız içini dezenfekte
edip, hijyenlik sağlar. Antioksidan etkisi ile bakterilerin zararlarına karşı,
diş ve diş etlerini korur.
* Kalsiyum bakımından zengin olduğundan, kemik ve diş sağlığı için
faydalıdır.
* Vücuda kuvvet ve çeviklik verir.
* Uyuşturucu maddeler ile oluşan zehirlenmeler de, tedavi edici ilaç
olarak kullanılır.
* Göz hastalıklarına iyi gelir.
* Zayıflamaya yardımcı olur.
DEREOTUNUN ZARARLARI
Dereotu yemeklerle birlikte tüketildiğinde güvenli bir bitkidir ancak
cilt üzerinde haricen kullanımı kaşıntıya ve kızarıklığa neden olabilir.
Dereotunun içeriğinde, fototoksik bir bileşik olan furocoumarin
bulunduğundan, bazı kişilerde
fotosensitivizm görülmesine neden olduğu bilinmektedir. Böyle kişiler
ultraviyole ışık veya güneş ışığına maruz kaldıklarında ciltlerinde alerjik
reaksiyonlar görülür.
Adet düzensizlikleri için tavsiye
edilen dereotu gebelik döneminde kullanılmamalıdır.
DEFNE YAPRAĞI
DEFNE YAPRAĞI
Defne, defnegiller (Lauraceae) familyasının Laurus cinsini oluşturan
herdem yeşil ağaç veya ağaççık görünümündeki bitki türlerinin ortak adıdır. Üç
türü bilinmektedir. Azor defnesi (Laurus azorica) Azorlar’ da;Akdeniz defnesi
(Laurus nobilis) Türkiye, Yunanistan ve İspanya’ da ;Kanarya Adaları defnesi
(Laurus novocanariensis), Kanarya Adaları ve Madeira Adaları’ nda
görülmektedir. Ülkemizin birçok yerinde yetişen Akdeniz defnesi (Laurus nobilis)
dışındaki diğer defne türleri zehirlidir.
Akdeniz havzasında yetişen defne, her
mevsim yeşil bir ağaçtır. Yaz, kış yaprağını dökmez. Defne, genelde 2-6 m boyunda bir çalı veya ağaçtır, ama boyu 10
metreyi bulabilir. Gövdesinin alt kısmı gri, üst kısmı yeşildir. Yaprakları
6–12 cm uzunlukta ve 2–4 cm genişliktedir. Yapraklar kokuludur, şekilleri
mızrak ucu gibi, kenarları dalgalı, üst yüzleri koyu yeşil, alt yüzleri açık
yeşildir. Çiçekleri 1 cm çapında olup açık sarı veya yeşildir, sapın aynı
noktasından 4-5 tanesi birden çıkarak birer öbek oluştururlar. Bu çiçek
öbekleri yaprağın yanında çift olarak açarlar. Ağaçlar erkek ve dişi olarak
ayrılırlar. Meyvesi yaklaşık 1 cm çapında, içinde tek bir tohum barındıran siyah
bir yemiştir. En büyük düşmanı yaprak bitkidir. Ülkemizin Akdeniz kıyıları başta
olmak üzere Ege, Marmara ve Karadeniz kıyıları ile bu kıyıların iç kısımlarında
yetişir. Defne, Akdeniz bitki örtüsünün simgesi olan ağaçlardan
biridir. Yeşil olan hiç dökülmeyen aromatik kokuya sahip yaprakları et,
balık, çorba, balık gibi yemeklerde koku vermek için kullanılır.
Türkiye'nin tarım ihracatında önemli bir
paya sahiptir. Yaprağı ve meyvesinin yağı ihraç edilir. Dünya defne
yaprağı ihtiyacının % 80 ’ nini Türkiye karşılamaktadır. Akdeniz
Bölgesi`nde en çok Hatay’da yetiştirilen defnenin yaprakları Avrupa’ ya ihraç
edilmekte ve Avrupa ülkelerinde ilaç ve kozmetik sanayinde kullanılmaktadır.
Defne yaprağı %1-3 esans yağlarından oluşur. Bu lipitler 1,8-cineole ve
pinen, Terpen, Sesquiterpen, Metileugenol ve daha ufak miktarlarda α- ve
β-Pinen, Phellandren, Linalool, Geraniol ve Terpineol. Defne yaprağının tat ve
aroması büyük ölçüde eugenol adlı esansiyel yağdan kaynaklanır.
DEFNE YAPRAĞININ KULLANIMI
Defneden elde edilen defne yaprağı,
yemeklerde tat vermek için kullanılmaktadır. Avrupa'da genelde önce kurutulur
ve salça yapılırken beraberce pişirilir.
Akdeniz defnesi, süs bitkisi olarak,
özellikle süs bahçelerinde Akdeniz iklimi ve okyanus iklimi olan bölgelerde
yetiştirilir. Dona çok duyarlı olduğu için daha soğuk yerlerde ise ev bitkisi
olarak yetiştirilmektedir. Defne bitkisinin kaynağı Doğu Akdeniz bölgesi olup
oradan ılıman iklimli başka yörelere yayılmıştır.
Defne yağı defne meyvelerini sıkarak elde
edilen, 30 °C'de eriyen bir yağdır. %95 yağ asitlerinden ve %5 esansiyel
yağlardan oluşur. Yağ, en çok sabun üretiminde kullanılıp, bunun yanı sıra
kozmetik sanayisinde cilt nemlendirici olarak kullanılır.
Şifalı ot olarak romatizma, deri
kızarıklıkları ve kulak ağrıları için kullanılır.
Tıbbi literatürde defne yaprağının
antioksidan, analjezik (ağrı kesici), antienflamatuar ve antikonvulsant (antiepileptik)
yararlarının olduğu belirtilmektedir.
DEFNE YAPRAĞININ FAYDALARI
Yorgunluk, bronşit, uyutucu, mikrop
öldürücü, hazım ettirici, spazm çözücü, mide bağırsak gazı söktürücü, idrar
söktürücü, nefes açıcı, terletici, hazmettirici ve uyarıcı özelliği vardır.
Soğuk algınlığı sebebiyle meydana gelen kırgınlık, romatizma, ağrılarına
faydalıdır.
*Defne yaprakları keskin kokusu ile
ağızda çiğnenirse ağız kokularını yaraları giderir. Baharlı lezzeti ile
sindirim salgılarını arttırır.
*Diş ağrısını dindirmek için 2-3
yaprağını sirke ile kaynatıp dişe gargara yapın.
*100 gr defne yaprağı 1 litre suda kaynatılarak
günde 1-2 fincan içilir.
*Meyvesinin iki tanesi dövülür, yenirse
sancının her çeşidini keser. Bağırsak ağrısını dindirir*Meyveleri idrar
söktürücü ve romatizma ağrıları gidericidir.
*Güneşte kurutulmuş meyve ve yaprakları
toz haline getirilir. Her türlü zehirli hayvan ısırığı, arı sokmasında
faydalıdır.
*Defne sabunundan mikrop öldürücü
özelliğinden dolayı cilt mantarlarında, saç dökülmesini yavaşlatmak için
kullanılır.
*4 avuç dolusu defne yaprağı 1 kuvvet
kaynar suya suya atılarak ılınınca bu su içinde 1 saat oturup banyo olarak da
uygulanabilir. Bu banyo soğuk algınlığı sebebiyle meydana gelen her türlü
ağrılara ve bayanlarda adet zamanı sancıları ile basit vajinal akıntılarda
faydalıdır. Bedeni uyarır zindeleştirir.
*Bitkinin meyvelerinden yapılmış olan defne
yağı, bedende anjin, (boğaza haricen sürülür) romatizma, sinüzit nedeniyle
ağrıyan yerlere sürülerek rahatlama sağlanır
*10gr defne tohumları balla macun
yapılır. Kaşık kaşık yenir. Baş ağrısına, romatizmaya nefes darlığına iyi
gelir.
*Çay olarak içmek için 5 bardak kaynar
suya 2-3 yaprak atılır. 2-3 dakika kaynatılır. 10 dakika beklenir. Yemekten
sonra veya yemek araları günde 2-3 fincan içilir.
*Hazmettirici ve uyku için 3 bardak suya
2 yaprak konur 3 dakika kaynatılır. Akşam yemeğinden sonra 1 fincan içilir.
*4 bardak suya 5-10 gr meyve atılır. 1-2
dakika kaynatılır. 10 dakika bekletilir. Günde 3 kere 1 er fincan içilir.
*Anjin, ağız ve yaraları için 4 bardak
suya 5 yaprak konur. 3-4 dakika kaynatılır. 5-10 dakika demlendirilir. Gargara
yapılır, sinüzit ağrılarının bulunduğu yere kompres yapılır.
*Defne yağı romatizma ağrılarda sürülür.
*Defne sabunu saç dökülmesini yavaşlatır.
Deri mantarlarına etkilidir.
*Bir-iki adet taze defne yaprağı fasulye,
mercimek, nohut, pirinç gibi kuru yiyeceklerin içine konursa onların
kurtlanmalarını önler.
*Et balık yemeklerine güzel koku verir.
DEFNE YAPRAĞININ ZARARLARI
Hamilelerin kullanması sakıncalıdır. Düşüğe sebep olabilir. Defne yağı
alerjiye neden olabilir. Kullanılan defne türü Laurus nobilis olarak bilinen
Akdeniz defnesidir. Zehirli defne türleri olduğu için hangi türünün
kullanıldığından emin olmak gerekir.
30 Temmuz 2013 Salı
ÇEMEN OTU
ÇEMEN OTU
Çemen otu (Trigonella
foenum-graecum / tıbbi tanım: Semen
Foenugraeci), baklagiller familyasına ait bir ot türüdür. Çemen otu 30-40
cm kadar uzayabilen sarımsı beyaz çiçekler açan, meyveleri fasulyeye benzeyen
bir bitkidir. Ülkemizde boyotu diye de bilinir. Meyvelerinin uzun boylu olması
nedeni ile bu isimi almıştır. Anavatanı Yakın Doğu, özellikle Lübnan ve Suriye,
Güneybatı Avrupa, Hindistan ve Çin'dir. Zamanla Fas'tan Çin'e kadar yayılmış ve
en son olarak Amerika'da yetiştirilmeye başlanmıştır. Tohumları ve
bazı ülkelerde yeşil yaprakları da ıspanak gibi tüketilmektedir. Tadı acımsı ve
aromatiktir. Esansında 40 çeşit madde bulunur. Kullanımı çok eskilere
dayanmakta olup günümüzde Ortadoğu ve Hint Mutfağında kullanılmaktadır. Türk
Mutfağında özellikle çemen tozu şeklinde bilinir.
Çemen otu bitkisinin tohumlarının kurutulmasıyla çemen elde
edilir. Acımsı ve bol aromatik tattadır. Bu toz bol salçaya ve birkaç diğer içeriklere
katılarak kahvaltılarda yenilen macun yapılı çemen üretilir. Günümüzde en çok
Kayseri'de pastırma imalatında, Tokat ve Yozgat ev mutfaklarında kahvaltılık
ara öğün olarak, ayrıca Ortadoğu ve Hint mutfağında kullanılır. Diğer ülkelerde
öğütülmüş olarak turşulara, çorbalara, soslara ve et yemeklerine katılır.
Ayrıca sarımsak ve kırmızı biberle karıştırılarak pastırmanın üzerine kaplanır.
Eski Mısır yazıtlarından (Papürüsler) anlaşıldığına göre
çemen tohumu baharat olarak MÖ:2000 yıllarından beri iştah açıcı, kuvvet ve
zindelik verici olarak kullanılmıştır.
Çemen tohumunun birleşimindeki maddeleri önemine göre
şöyle sıralayabiliriz;
Saponinler% 2-3 arasında olup bu saponinler serbest olarak
bulunmazlar. Bunlar furostanolglikozitlerin hidrolizi (Suda çözülmesi) ile
C-26’ dahi çözülme sonucu furostanolglikozitler spirostanolglikozitler’e
dönüşür.Furostanolglikozitler; Trigofoenosid A, B, C, D, E, F ve G ve de
Foenugraecin içerir.Spirostanolglikozitler;%40 diosgenin, %15-17 Yamogenin,
%10-14 Gitogenin,, %8-12 Tigogenin, %6-10 Neotigogenin, %5-8 Neogitogenin ve
%4-6 Yuccagenin içerir. %25-40 arasında müsilaj içerir ve bu hidroliz (suda
çözülür) edilince D-mannozlar, O-galaktozlar ve çok az miktarda D-xylozlar
içerir.
%7-8 arasında yağ
asitleri içerir ve bunun büyük kısmı doymamış yağ asitleri içerir. Yağasitleri;
Oleikasit ve Lindasitten oluşur.
Proteinler ve aminoasitler %20-30 arasında olup en önemli
Aminoasitler; Cystein, Methionin, Lysin ve Tryptophan’dan oluşur.
Flavonitler; Orientin, Izoorientin, Izovitexin, Saponaretin,
Vicenin-1 ve Vitexin-2 en önemlileridir.
Alkaloitler %0,5 arasında olup en önemlisi
Trigonellin’dir(N-Metil-betain Nikotinasidi)
Birleşiminde %0,01 oranında Eterik yağ içerir ve 50 çeşit
madde içerdiği tespit edilmiştir.
Birleşimindeki
minerallerden en önemlisi selen olup takriben 100g’da 60-70 mikrogram olup en
iddialı orandır. Almanya selen minerali bakımından en az olan bir ülke olup, bu
ihtiyacı karşılamak için birleşiminde 20-50 mikrogram bulunur.
ÇEMEN
OTUNUN FAYDALARI
Antidiyabetik
(kandaki şekeri düşürücü), kandaki kolesterol ve trigliseridi düşürücü, yağ
metabolizmasını sağlayıcı, iştah açıcı, sindirim kolaylaştırıcı, hafif müshil
yapıcı, balgam söktürücü, göğsü yumuşatıcı, iltihapları önleyici, vücuda
zindelik kazandırıcı, kadınlarda süt arttırıcı ve erkeklerde cinsel gücü
kuvvetlendiricidir.
Araştırmalara
göre başta şeker hastalığı, lipid, kolesterol, trigliserid, kansızlığa karşı ve
kandaki oksijen ve akyuvarları arttırıcı olarak, dermansızlık ve de pankreas
zafiyetine karşı kullanılır.
Komisyon E’nin 22a nolu ve 01/02/1990 tarihli
Monografi bildirisine göre başta dahilen iştahsızlık ve haricen iltihaplı
yaralara karşı kullanılır.
Halk arasında; İltihaplı müzmin yaralara,
şeker hastalığı, kolesterol, lipit, trigliserit, kansızlık, iştahsızlık,
unutkanlık, dalak rahatsızlığı, üşütme, öksürük, nevralji, siyatik, eklem
iltihaplanması, dermansızlık ve zayıflığa karşı ve de erkeklerde cinsel gücü ve
de kadınlarda sütü arttırıcıdır. Ayrıca el ve ayak terlemesi, ağız kokusu
(gargara yapılır), verem, yaşlanma zafiyeti, kemik erimesi, kemik iliklerinin
iltihaplanması, göğüs anormalliği, saç dökülmesi, lenf bezi şişmesi gibi
rahatsızlıklarda kullanılır.
ÇEMEN OTUNUN KULLANIMI
İki yemek
kaşığı Çemen tohumu demliğe konur ve üzerine 800-1000 ml kaynar su ilave edilir
ve gün boyu içilir. Çemen çayının hemen bozulması veya top gibi bir yuvarlak
olmasına karşı limon suyu veya sirke (3-4 yemek kaşığı) katılmalıdır. Aksi
halde çay top gibi yoğunlaşır ve mide rahatsızlığı ve kusmaya neden olabilir.
Şeker hastalarının günde 3 defa yemek veya kahvaltı
esnasında 40-50 gr çemen çorbası limon veya sirke ile içmesi ve buna 3-4 hafta
devam etmesi gerekir. Çemen lapası hazırlamak içinse 20-30 gr Çemen unu 150-200
ml sıcak su ile 5-10 dk kaynatıldıktan sonra bir parça keten bezin üstüne
yayılır ve çıban veya iltihaplı yaralar hatta ülserli yaraların üstüne konur ve
bu sarılarak bir gün beklenir ve bir gün sonra yenilenir.
Çemen tohumu öğütülerek un haline getirilir ve bu
undan az miktarda yemek ve çorbalara katılır. Marmara bölgesinde Çemen tohumu
çıkarıldıktan sonra geri kalan kapçık kısmı da kurutulur ve öğütülerek toz
haline getirilir ve yemeklere katılır. Bu bölgede kapçık tozuna Poy denir.
İyileşmeyen müzmin yaralar için 1 kahve kaşığı Çemen
unu, 1 kahve kaşığı bal ve ½ yemek kaşığı arnika merhemi karıştırıldıktan sonra
bir parça keten bez üzerine konur ve yaranın üzerine örtülür. Bunun üzerine de
plastik folyo sarılır ve onun üzerine de sargı sarılır ve bu her gün yenilenir.
Çemen merhemi 3 günden fazla kullanılmaz ve sargılar 3-6 saatten fazla kalmaz.
Çemen merheminden sonra karakafes merhemi kullanmak uygun olur.
Halsizlik, dermansızlık ve yaşlılık zafiyetine karşı
20 gr (iki kahve kaşığı) Çemen unu, 10 gr tereyağı (1 kahve kaşığı) ve 10 gr
bal (1 kahve kaşığı) karıştırılarak macun haline getirilir, üç porsiyona
ayrılır ve sabah-öğle-akşam yenir.
İki yemek kaşığı, iki yemek kaşığı zeytinyağı (Mısır
yağı veya Ayçiçeği yağı) ile karıştırılarak saç dibine iyice sürülür ve
ovalandıktan sonra 1-2 saat tesir etmesi için beklenir. Masaj yağının akmaması
için saçlar bir folyo ile örtülür ve üzerine bez sarılır. Bu sürenin sonunda
saçlar bitki özlü şampuanla veya bitki özlü sabunla yıkanır.
Çemen unu, gülsuyu ve az miktarda süzme bal ile krem
yapılır ve yüze incecik sürülür. Gündüz 2-3 saat veya gece boyu böyle kalır ve
sonra yıkanırsa yüzü temizler.
Çemen unu veya tohumundan 10-20 gr kaynatıldıktan
sonra soğumaya bırakılır ve sonra saç dipleri bununla ovalanır ve de 30-45 dk
sonra yıkanır.
El ve ayak terlemesine karşı 30-50 gr Çemen unu 5-10
saat 500-1000 ml soğuk suda bekletildikten sonra kaynatılır ve ılıdıktan sonra
önce el sonra ayak banyoları yapılır.
ÇEMEN OTUNUN ZARARLARI
Çemen
merhemini 3 günden fazla ve günde 3-5 saatten fala kullanmamak gerekir. Şayet
iltihapları çıkardı ise bırakılmalıdır. Aksi halde alerjiye sebep olabilir. Un
ve tohumunun bilinen bir yan tesiri yoktur. Eğer çemen çorbası ve çayı limon ve
sirke ile içilmezse aksi halde çemen çorbası veya çayı yoğunlaşarak top gibi
bir lop oluşur ve bu da mide rahatsızlıkları ve kusmaya neden olabilir.
ÇAM FISTIĞI
ÇAM FISTIĞI
Çam fıstığı, fıstık çamının (Pinus pinea) kozalaklarından çıkarılan sert
kabukların kırılması sonucu elde edilen ve besin değeri oldukca yüksek bir
besin maddesidir. Dolmalık fistic, künar ya da küner de denir.Bütün Akdeniz
ülkelerinden yetişen bu ağaç şemsiye görünümünde 20 m'ye boylanabilen geniş
tepeli bir çam türüdür. Kozalak üretimi 20 yaşından sonra başlar.
Yenilebilir ve yüksek ticari değeri olan bir tohumdur. Türkiye'de Aydın,
Muğla ile İzmir ili Bergama ilçesine bağlı Kozak yöresinde üretimi
yapılmaktadır.
Türkiye'de çam fıstığı Türk Standartları Enstitüsü tarafından 3 tipe
ayrılmıştır.
Kozak tipi; yumuşak, iri ve dolgun gövdeli, Aydın tipi; iri-ufak ve az
dolgun gövdeli, Maraş tipi; uzun ince ve gevrektir.
Fıstık çamının kozalakları olgunlaşınca ağaçtan bir sopa yardımıyla
düşürülür ve güneş alan bir yerde serilir. Kozalaklar sıcağın yardımıyla
açılarak içindeki tohumlar dışarı çıkarılır. Tohumlar suda yumuşatılarak
içindeki fıstığın ayrılması sağlanır. Tohumu kaplayan ince zar temizlenir ve
son olarak fıstık kurutulur. Kurutulan fıstıktan çıkan fıstıklar çuvallanıp
satışa hazır hale getirilir.
Fıstık çamı dışında dünyada bazı Pinus cinsi üyelerinden de çam fıstığı
elde edilmektedir. Asya'da iki çam türünden geniş ölçüde fıstık çamı hasat
edilir, Kuzeydoğu Asya'da Kore çamı (Pinus koraiensis) ve Batı Himalaya'daki
Chilgoza çamı (Pinus gerardiana). Diğer dört tür ise az miktarda üretilir
bunlar: Sibirya çamı (Pinus sibirica), Japon fıstık çamı (Pinus pumila), Çin
beyazçamı (Pinus armandii) ve Bunge çamı (Pinus bungeana).
Türk Gıda Kodeksi baharat tebliğine göre Türkiye'de çam fıstığı olarak
nitelendirilen ve Tarım bakanlığından izin alınarak piyasaya sunulan çam fıstıkları
Pinea Pinus L. olanlardır. Bunun dışında yurt dışından ithal edilenler bu
tebliğ kapsamına girmedikleri için tebliğ dışı olarak değerlendirilmelidir.
Çam fıstığı bol protein ve mineral içerir.100 gram çam fıstığı
içeriğinde yaklaşık olarak 45 gram yağ, 31 gram protein, 5 gram karbonhidratla
vitaminler, mineraller ve su yeralır.C vitamini, B1 vitamini ve B2 vitamini en
çok yeralan vitaminlerdir.Çam fıstığının 100 gramı 580 kaloridir. Doymamış yağ
asitlerinden linoleik asit ve oleik asit içerir.
ÇAM FISTIĞININ KULLANIMI
Türk mutfağında pilav, dolma ve helvanın bir malzemesi olarak
kullanılır.
Çam fıstığı yağı ise, tatlıcılıkta, sebze yemeklerinde, mayonez,
margarin yapımında ve kozmetik sektöründe tercih edilmektedir.
Kullanıldığı diğer sahalar Endüstriyel mânâda bu mahsul farklı
işletmelerde başka bir üretimin girdisi olarak, market ve lokantalarda da,
tüketim maksatlı talep edilmektedir.
Çam fıstığının muhteviyatında bulunan doymamış yağ asitlerinden linoleik
asit, vücutta oluşması muhtemel birçok zehir için, panzehir özelliği
taşımaktadır. Bundan dolayı bu gıda, hava kirliliği seviyesi yüksek olan
şehirlerde yaşayan insanlar için önem arz etmektedir.
ÇAM FISTIĞININ FAYDALARI
Çam fıstığının bir çok derde devası vardır.
Bu gıda, pankreas hastalıkları ile romatizmanın tedavisinde de
tesirlidir.
Çam fıstığı; tüberküloz ve aneminin gelişmesini engellemeyi sağlamakta;
ayrıca damar tıkanıklığı, yüksek tansiyon, onikiparmak bağırsağı, siroz ve mide
tedavisinde kullanılmaktadır.
Çam fıstığı ve bal macun kıvamına getirilip yutulursa vücuttaki
balgamları söker.
Kalp hastalıklarında da faydalıdır.
Cinsel istekleri artırır.
Bronşit, verem, akciğer hastalıklarının çabuk iyileşmesine yardımcı
olur.
Kolestrol seviyesinin yükselmesini durdurur ve düşmesine yardımcı olur.
Kolestrol seviyesini dengeler.
Egzema (Atopik) ve Sedef hastalıklarının durdurulması ve sağlıklı bir
görünüme kavuşmasında yardımcı olur.
Bazı alerjik reaksiyonların (özellikle yiyecek alerjisi) ortaya
çıkmasını engellemekte rol oynar.
Yaşlılık etkilerinin geciktirilmesine yardımcı olur . Yaşlılığa bağlı
lekelerin örneğin ellerin üzerindeki ölü hücre lekelerinin giderilmesine
yardımcı olur.
Saçları besler ve saç dökülmesini azaltır. Dökülmeyi durdurduğu da
tespit edilmiştir.
Bazı Kanser çeşitlerinin (özellikle Göğüs Kanseri) tedavisinde yardımcı
ve hastalığın ilerlemesini engellemeye yardımcı olur.
ÇAM FISTIĞININ ZARARLARI
Günde 2 çorba kaşığı kadar yaklaşık 25 gram’dan fazla yenilmemelidir.
Kilo aldırıcı etkisi vardır. Fazla tüketildiğinde kabızlık görülebilir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)